Blog

Sevdiğin işi yapmak mı, yaptığın işi sevmek mi diye klasik bir sözle başlayalım yazıya. Genç nüfus işsizlik oranlarına baktığımızda, daha okuduğu bölümle alakalı iş bile bulamazken bunu tartışıyor olmak biraz abes kaçabilir. Fakat günümüzde üniversite okuma anlayışının temelinde sevdiğimiz bölümü okumak değil de bunu oku bunu, devlet şu kadar kadro alacakmış yatmıyor mu? Kendimizi kandırmayalım, ülkece eğitime bakış açımız komşunun çocuğunun okuduğu bölümden iyisi olsundan öteye henüz geçebilmiş değil. Bilinçli tercihler yapmadığımız gibi bilinçsizliği bile beceremeyip mantıksızlığa kayıyoruz. Ülkede sayısal bir bölüm okumak doktor ol, olamazsan mühendis olursundan öteye henüz geçebilmiş değil. Küresel dünyadaki yeni iş kollarını yavaş yavaş ülkemizde de görmeye başlasak da, büyük şehirler dışında yansımalarını henüz göremiyoruz. Elbette ki bunda kalkınmanın ülke sınırları içindeki adaletsiz dağılımının payı var.

Halkın önüne yeni ufuklar açmak yerine kırsalda üniversiteler yapıp bolca mühendislik fakültesi açarsanız, insanlar hunharca mühendis olmaya devam eder. Sonra o mühendislerde işsiz kalır, öğretmen olur. Son yıllarda ücretli öğretmenlik kavramındaki genişleme hatta genleşme veya sınırlarını aşma da diyebiliriz, Everest’e çıktığından, olmayan eğitim politikalarımızın çarpık sonuçlarının çözüm adresi oldu. Diğer yandan ‘kızımız okusun öğretmen olsun, 3 ay yazın tatil, giriş çıkış saati belli, hafta sonu evde oh ne güzel’ cümlesindeki kızlarımız öğretmen oldu, atanamadılar, yetmedi mesleklerini de yapamadılar çünkü ücretli öğretmen olmak için öğretmen olmak gerekmiyordu. Başka meslek mensupları bu alanı çoktan doldurmuştu. Asla şu meslek iyi şu kötü demiyoruz yanlış anlaşılmasın. Bunları genel durumu şöyle bir göz önüne getirelim diye yazıyoruz. Meslek seçimlerindeki bu temel yanlışlar bize yol, su, elektrik olarak geri dönüyor. Belli bir amaca göre planlanmayan hayatlar, yol nereye çıkarsa oraya doğru gitmeye başlıyor. İş yerinde gördüğünüz mutsuz insanların bir gün dinleyin. Arka planda hep aynı şey yatar. İşletme okumuştur, bir gün kendi işini kurup büyük bir yönetici olacaktır ama koşullar el vermemiştir. Olsundur, bir şirkette genel müdür olmakta kötü değildir hani. E o da olmadı ne yapsın, para kazanmak için satış danışmanı olmuştur. Çalıştığı firmaya gelen müşteriler tabi ki de asık suratını görmek zorundadır, neden yardımcı olsun ki ..

İşte tam bu noktada bu soruyu tekrar sorabiliriz. Mesleğiniz her ne olursa olsun, sevdiğin işi yapmak mı önemli, yaptığın işi sevmek mi? Bu aslında biraz zevklerin ve renklerin tartışılmazlığı gibi göreceli bir konu. Fakat şu şekilde sentezleyebiliriz. İşe kendimizi tanımakla başlamalıyız. Neyi yapmak veya neyi yapmamak istediğinizi bilmeniz gerekli. Söylemesi tabi ki de kolay. Bir anda nasıl bilebiliriz, ya da nasıl ortaya çıkabiliriz derseniz de o zaman şunu diyebiliriz ki denemekten vazgeçmeyin ve bir karar verin. Şuan yapmakta olduğunuz işi sevmiyor musunuz? O zaman ne yapmak istediğinize karar verin. Siz farkında olmayabilirsiniz fakat çevrenizdeki insanlar bunun farkında. Sevmediğiniz bir işi yapmaya çalıştığınız her dakika hem kendinizi hem de karşınızdakileri hem maddi hem de manevi olarak zora sokuyorsunuz. Ya istediğim iş olmazsa, yapamazsam diye endişe edebilirsiniz. Çok haklısınız büyük ihtimalle olmayacak, belki uzun süre işsiz ve parasız kalacaksınız. Ama eğer gerçekten istiyorsanız ve hiç durmadan bunu yapmak için uğraşırsanız elbette ki bir sonuca varacaksınız. Ama derseniz ki ben zorluğa gelemem, başarısız olmak  devam etmemi engeller, o zaman yaptığın işi seveceksin. Hatta sevmek zorundasın.

Bir öğretmeni ele alalım, belki de hiç istemeden seçtiği bu mesleği icra etmek ona azap gibi gelebilir. Belki de hayalinde hep bir pilot olmak vardı. O zaman bir gün otur ve bunu ne kadar istediğini düşün. Gerçekten istediğin buysa, bu yolda önüne çıkacak zorluklara göğüs ger ve elinden geleni yapmaya çalış. Diğer yandan bakarsak, öğretmenlerin öğrencilerinin hayatlarında nasıl bir etkisi olduğunu tartışmaya gerek yoktur herhalde. İşini sevmeyen bir öğretmen derste nasıl verimli olabilir ki? Daha da önemlisi kendi hayatınızın karmaşasını bir öğrencinin hayatına katmaya ne hakkımız var. Bu her meslek için geçerli telefonda konuştuğunuz müşteri temsilcisinden, hastanedeki doktora kadar filtrelenmemiş sorunlarını size yansıtan insanlar var. Başkalarını düşünmek zorunda mıyız? Evet zorundayız. İnsan türü yerleşik hayata geçtiği günden bugüne topluluklar halinde yaşar. Bunun yararları kadar, hayatımıza yön veren zararlarını da görüyoruz. Fakat bu başkalarına karşı da sorumlu olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Yaptığın işi sevmediğimiz zaman oluşan yıkımı maalesef göremiyoruz.

Sizleri fazla yormayalım, kısaca toparlamak gerekirse hayatta her şey istediğiniz gibi gitmeyebilir. Yanlış seçimlerin kölesi olmaktansa zincirlerinizi kırmak için kendinizi sorgulamalısınız. Kimseden size doğru yolu göstermesini beklemeyin çünkü onlarda kendi tecrübelerinden doğan doğruyu size sunacaklardır. İçinde bulunduğunuz koşulları değiştirmeye cesaret edemiyorsanız, ona uyum sağlamayı dünyanın en kötü şeyi olarak görmeyi bırakın. Karamsarlık dipsiz kuyu gibidir, sonu gelmeyen bir kısır döngüye girersiniz. Bu yüzden her ne yapıyorsanız onun içindeki fırsatlara odaklanın. Hatta koşullar size uymuyorsa siz koşulları kendinize uydurun !

Açılan sayfada 3 adımda ders paketini oluşturabilirsiniz. Almak istediğiniz toplam ders sayılarını yazıp adımları tamamlamanız yeterli…


 

Özel Ders Almak İster Misiniz?

6698 sayılı kanun kapsamında Atabey Eğitim Kurumları'ndan ticari elektronik ileti almayı istiyor musunuz ?

Formda yer alan kişisel verilerimin Gizlilik, Şartlar ve Koşulları sayfasında belirtilen usülde kullanılmasını kabul ediyorum.


Diğer Rehberlik YazılarıRehberlik


Sınava Hazırlık YazılarıSınava Hazırlık
})

Telefon+90 553 841 3028

   Fiyat Hesaplama