Blog

Bakmayın başlığa, bu sadece hükümet erkanı ile ilgili bir tespit değil. Ülkenin sağcısı-solcusu öncüsü-yancısı aydını-trolü hep bir araya gelmişler bir sektörün, hatta mezara koyulmuş bir sektörün niye hala ölmediği üzere ağıt yakıyorlar. Benzin döküp yakalım diyenler, külünü denize savurmak isteyenler, hacıyatmazlar, dokuz canlı bunlar diyenlerin homurtuları sürüp gidiyor… İşin enteresanı şudur ki mezardaki maktulün hakkını savunan “Ya neler oluyor Allah aşkına” diyen bir Allah’ın kulu çıkmadı. Maktul diyorum çünkü mezara koyulan bu sektör doğal yollarla ölmedi. Bu yazı “ya ne oluyor Allah aşkına” sadedinde bir öğretmenler gününde yazılmıştır. “Yazıklar olsun sektörün gayretsiz efradına” dendiğinde, beni ve bizi istisna edin sadedinde bir rica olarak kaleme alınmıştır.

Dershane İhtiyacı Nasıl Doğdu? Dershanelerin Bunda Rolü Var Mı?

Öncelikle dershane ihtiyacının nerden doğduğuna kaynaklarına inerek bir bakalım;

En malum ve bilineni merkezi sınav gerçeği! Mesleki planlama ve sınıflandırma olmadığından ve genç nüfus çok olduğundan kısa vadede merkezi sınav eleme türünün değişmesi mümkün görünmüyor. Ülke ekonomik olarak önünü göremezken iş, sektör ve insan kaynağının geleceğini görmesi neredeyse imkânsızdır. Böylece merkezden gelen mesleki planlama daha da zorlaşır. Bu hal sınavla elemeyi mecburi kılıyor. Velilerde sınav baskısı, müfredatı daha iyi öğrenerek ya da daha çok öğrenerek çözülebileceği hissi doğuruyor. Sonrasında ise iyi bir okula gitsin ve iyi bir kariyere sahip olsun fikri baskın geliyor. Burada takviye kuruluşları devreye giriyor ki Türkiye’de adı dershane olarak kavramlaşmış durumda.

Dershane kavramının bu kadar yayılma nedenlerinde ilk olarak devletin henüz başaramadığı insan kaynakları planlama sorununu gösterebiliriz. Sektörel kalkınma planlamamız yokken reel sektörde ve hizmet sektöründe insan kaynakları ihtiyacımızı öngöremiyorken nasıl gençlere mesleki anlamda rehberlik yapılabilir ve bu sorun ortada dururken nasıl oluyor da günah keçisi dershaneler ya da takviye kuruluşları oluyor? Devlet kalkınma planını eğitim özel sektörü temsilcileri mi yapmalı?

İkinci en temel neden, devlet okullarının yetersizliği ve herkesin kolejlere öğrenci gönderecek ekonomik şartlara sahip olmaması. Gönderilen kolejlerin yeterliliği tartışılacak başka bir konu olsa da sınavlardan bağımsız, okulda öğrenim yapan öğrencilerin muhtelif sebeplerle öğrenme faaliyetini gerçekleştirememesi takviye arayışını artırır. Diğer sebeplere de öğretmeni olmayan okullar, boş geçen dersler, fiziki yetersizlikler, mutsuz ve dolayısıyla işini sevmeyen öğretmenler, dar ve sığ yönetim anlayışına kurban giden okullar vb… gibi onlarca dış sebep saymak mümkün.

Peki, soruyorum hangisinin nedeni dershaneler, takviye kuruluşları ya da özel sektör? Öğretmen atayacaktınız da biz mi engel olduk, öğretmenlere zam yapacaktınız da biz mi muhalefet ettik, öğretmen statüsüne ve itibarına yönelik adım attınız da biz mi köstek olduk, siz materyal geliştirdiniz de biz mi yolda imha ettik, okulların fiziksel şartlarını iyileştirdiniz de biz mi geldik bozduk?

Üçüncü temel konuya da öğrencilerin bireysel durumları ve farklı özelliklerini gösterebiliriz. Her öğrencinin öğrenme hızı farklı. Haliyle ihtiyaç algısı ve öncelikleri de farklı. İşlenen derslerin kalabalık sınıflarda olduğunu da hesaba kattığınızda veriminin herkese kifayet etmediği anlamına geliyor. Boşanmış aile travmaları, yoksulluktan kaynaklı asgari ihtiyaçlarını karşılayamadığı için eğitim hayatı da olumsuz etkilenenler, özel eğitimin konusu olan hastalıklar gibi bireyin öğrenme durumunu doğrudan etkileyen durumlar aileyi takviye aramaya itiyor.

Peki, soruyorum bu konulardan hangisinin faili dershaneler, takviye kuruluşları ya da özel sektör? İnsanlar yaratılıştan farklı doğmuyor mu? Boşanmalar, yoksulluk, otizm, disleksi, öğrenme güçlüğü, dikkati dağınık öğrenci tüm bunlar hayatın gerçeği değil mi? Ya da gaza bassa ileri gidebilecek öğrenciler yok mu? Ortalama mı olsunlar herkes gibi mi olsunlar ya da onların extra yeteneklerinin nedeni özel sektör mü? Bu konuları uzatmak mümkün ama uzatmayayım…

Dershaneleri Kötüleyenlerin İçi Doldurulamayan Argümanlarına Cevaplar

Doğrudan hiçbir şeyi dershanelerle bağlayamıyorken nasıl oluyor da şeytanlaştırıldı ve mezara kondu? Ve bu durum hiç sorgulanmadı hayret… Koro halinde homurdanan kitlenin argümanları şunlar; sömürü, terör, insanların çaresizliğinden yararlanıyorlar, bunlar eğitimci değil tüccar olmuş, okulların önüne geçip rol çalıyorlar, çocuklarımız yarış atı oldu, gitmiyoruz para istiyorlar… Homurtular böyle ama bunlar tutarlı mı dolayısıyla gerçek mi beraberce bakalım;

Sömürü ithamını reddediyoruz! Çünkü ne takviye ihtiyacını doğuran dershaneler, ne de sundukları hizmetleri silah zoruyla sunuyorlar. Dolayısıyla sömürüldüğünü düşünen satın almaz olur biter.

Terör ithamını tamamiyle reddediyoruz! Çünkü argüman olarak şu sunuluyor, fetöcü’ler dershanelerde palazlandı. Dolayısıyla yerin dibine geçsin terörist dershaneler. Peki, gülenci’ler sadece dershane işi mi yaptı, banka, hastane, kırtasiye ve tabi ki kolej bilumum ticari faaliyette bulundular, hastaneleri, kolejleri, bankaları, kırtasiyeleri kapatıyor muyuz? Ayrıca insan devşirmek için dershane dışında yürütülen faaliyetleri devlet erkanına da millete de malumdu. Hepiniz oradaydınız. O yıllarda vatandaş ufak tefek yerlerimizi gülen grubunun yerleri gibi güçlü ve gösterişli olmamakla hafife alıyor ve küçümsüyordu. Grubun öğretmenleri insanların evlerine gidiyor hayatlarına müdahale ediyorken halk zevkten dört köşe oluyor, bizim gibi normal ticari işletmelere eve gelmiyor musunuz diye istihza edercesine soruyorlardı? Hiç unutmuyorum bir velim şunu demişti “senin etüt merkezine 1200 tl vereceğime Anafen’e 4 bin veririm daha iyi.” Şimdi bu insanların hepsi aldanmış devlet erkanı dershane dışı faaliyetlere o ya da bu nedenle kulak tıkayıp uyumuş işin sonunda sektör olarak biz terör yuvasıymışız, hadi oradan…

Bir başka argümanları ise çok pahalı; vatandaşın yüküne ekstra yük biniyor millet danasını altınını satıyor. Bu argümanı da kabul etmiyoruz, serbest piyasada şirketler fiyat koyucu değil görünmez elin sunduğunu kabul edicidir. Her sektörün pahalı ucuz hizmet veren aktörleri vardır. Doğru 20 bin isteyen vardır ama 1.500 TL isteyende var. Bunun demagoji olduğu aşikar olduğundan uzatmıyorum.

Ve yine bir başka argüman; çocuklarımızı yarış atına çeviriyorlar. Çocuklarımızı yarış atına çeviren dershaneler değil merkezi sınav sistemleri ve devlet okullarındaki aksamalar yani aslında dershaneleri de doğuran sistemin ta kendisi.

Ve yine bir başka argüman; okullardan rol çalıyorlar. Dershanelerin okulun önüne geçmesini sağlayan okul-veli, okul-öğrenci  ilişkilerindeki kalite ve nitelik sorunu yani veli okuldan beklediği nitelikli ilişkiyi ve iletişimi bulduğu yere haliyle teveccüh ediyor.

Hasıl-ı kelam; istediğiniz kadar argüman sunun sorunun kaynağı dershanelerdir diyemezsiniz çünkü değil. Dershaneleri ya da ikame kurumları yok ettiğinizde bu sorunları çözmüş olmayacaksınız hatta katlanarak artmasına sebep olacaksınız. Öğretmen istihdam sorunu, veli ve öğrenci memnuniyetsizliği, sınav stresi ve eğitim ekonomisi yükü hepsi katlanarak artacak. Bunun da farkında olunduğunu biliyoruz. O yüzden yazının başlığını atarken kompleks tabirini kullandım. Zira akılla mantıkla ve duyguyla tanımlanabilecek gibi değil. Gerçekten ve tekrar soruyorum sizce nedir bu dershane kompleksi?

Tabi bunları söylerken dershane işletmecilerinin hiçbir suçu günahı yoktur hepsi sütten çıkmış ak kaşıktır demiyorum, tabi ki hatalar var. O hatalar ki sektörün kamuoyu desteğini yok etti. Milyonlarca insanın hizmet aldığı bir sektör bir soğan deposu basılması kadar niye ses getirmedi ve hatta sektörün ölümüne bu kadar çok sevinen çıktı detayları ile bir sonraki yazımda analiz edeceğim…

})

Telefon+90 553 841 3028

   Fiyat Hesaplama